28.02.2015, 02:53

28 ŞUBAT'TA MANİSA'DA NE OLDU

Bugün 28 Şubat… 28 Şubat darbesinin yıldönümü… 28 Şubatın yıldönümünde Şehzadeler Şehri Manisa’mızda yaşadığım gördüğüm olayları sizlerle paylaşacağım… 
Neden mi?
Yazalım ki unutmayalım diye… 
Hayatım bu şehirde geçti… Bu şehri iyi tanıdığımı düşünüyorum. 1998 yılından bu yana basın ve siyasi hayatın bir tarafında bulunmuş, çocuk yaşlardan beri cemiyet hayatının içinde olan bir insan olarak, Manisa’nın sosyal, siyasi ve bürokrasinin yakın geçmişini iyi bilirim. Cemiyet insanlarını tanırım. Dünlerini de bilirim bugünlerini de… Onlarda beni tanır. Çoğu derki, “bu çocuk elimizde büyüdü.” Ne kadar yaşım büyüse de onlar için hala çocuk olarak kaldık bu memlekette. Buna da şükür… Ne mutlu bize… 
O yıllar Manisa da aktif gazetecilik yaptığım yıllardı. Hür Işık Gazetesinde Muhabirlik, Haber Müdürlüğü ve Genel Yayın Yönetmeni olarak çalıştığım yıllar.  Gece gündüz haber peşinde koştuğum, mesleği bir an önce öğrenmek için çabaladığım yıllar. 28 Şubatın sürecinin acımasızca devam ettiği günlerdi o günler. 20’li yaşlarda genç bir muhabir olarak, yaşananların ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyordum.  Her geçen gün karamsarlığım artıyordu. Merve Kavakçı’nın meclisten başörtüsü yasağı nedeniyle atıldığı gün, dün gibi hafızamda. Birlikte televizyon izlediğim yaşlı bir insanın, Kavakçı’ya ağza alınmayacak küfürlerle akıttığı salyaları unutmak mümkün mü? Bu nasıl bir ahlaksızca bir yaklaşımdı. Bu ülkede aynı değerleri paylaştığım insanlara yapılan bu hakaretleri duyunca, işimizin çok zor olduğunu anladım... Büyük bir umutsuzluğa düştüğümü de itiraf etmeliyim. Bu ülkede artık bazı şeylerin değişmesinin çok zor olduğunu düşündüm. 
Gazetecilik yaptığım yıllarda, 28 Şubatın en zor kararları Manisa’da uygulanıyordu. Öğrenci evleri basılıyor, dernekler kapatılıyor, insanlar fişleniyordu. Manisa İmam Hatip Lisesinin önünde subaylar, kız öğrencilerin okula başörtülü olarak girip girmediğinin kontrolünü yapıyordu. Yazdığım köşe yazılarıyla, yaptığım haberlerle Manisa da, 28 şubat sürecinde yaşanan insafsızlıkla mücadele etmeye çalışan bir insan olarak, hayatımda en cesurca yaşadığım yılların, o yıllar olduğunu şimdilerde çok net olarak görüyorum. Maalesef şimdilerde o kadar cesur olmadığımı da itiraf etmeliyim. 

O dönemde zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Manisaya gelmişti. Manisa da şimdi CBÜ Hafsa Sultan Hastanesi olarak kullandığımız binanın temel atma törenini ve Halil Yurtseven ve Hasan Türek İlköğretim Okulunun açılışını yapmıştı. O gün sayın Demirel, Valilik binasını ziyaret etmişti. Zamanın Valisi Muzaffer Ecemişti. Makam masasının yanında ayakta, elleri önünde Cumhurbaşkanı Demirel’in gözlerinin içine bakıyordu. Bürokratlar, askerler, valinin makam odasındaydı. Demirel her zamanki gibi sakin tavırlarıyla, Vali Ecemişten Manisa ile ilgili brifing aldı. İçeride adeta bir basın ordusu vardı. O dönemde ajans gazeteciliği gelişmediği için her bir tv kanalının ayrı ayrı muhabirleri vardı. Kanal D muhabiri o arada Demirel’e 28 şubat süreci ile ilgili bir soru sordu. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel hiç olmadığı kadar net cümlelerle, “İrtica Türkiye’nin en büyük sorunudur. İrtica ile mücadelede asla taviz söz konusu değildir. Bu konuda Genel Kurmay Başkanımızın hassasiyetlerini çok iyi anlıyoruz. İrticanın kökünü kurutacağız” anlamında sözler sarfettiğinde,  osmanlının izlerini taşıyan, ihtişamlı valilik binasının başımın üzerine yıkıldığını hissettim. O cümleleri belki ilk defa duymuyordum ama, aynı odanın içinde gözlerimin içine baka baka söylediği o cümlelerin sonunda, kendimi o kadar kötü hissettim ki; kelimeler kifayetsiz kalır. Umudum da ümitlerimde bir anda tükendi, gitti.  Allah bir daha o günleri yaşatmasın. 

Burada sözü açılmışken 28 şubat sürecinde Manisa da yaşanan zulümlerin en asgari düzeyde tutulması noktasında, dönemin Valisi sayın Ecemiş’in önemli katkıları olduğunun, bu dünyada da, ahirette de, şahitlerinden birisiyim. Elinden geldiği kadar bu zulüm kararlarını uygulamamak için mücadele etmişti. O dönemde gazeteci olarak sürekli takip ettiğim Sayın Ecemiş’in ağzından,  Allah şahit bir kere  “irtica” kelimesini duymadım. 
O dönemde şimdilerde kimsenin nerede olduğunu bilmediği, Atatürkçü Düşünce Derneği, İhsan Tayhani’nin başkanlığında aktif görevler yapıyordu. Daha sonra vefat eden, Sendikacı Erdoğan Erdem,  o dönemde CBÜ Rektörü olan Tuna Taner, bu sürecin 1000 yıl sürmesi umuduyla çalışan insanlardı. Manisa Barosu da o dönemde başkanı Salihlili avukat Teoman Ergül’le birlikte üzerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirdi. Bütün gücü ile inanan insanların sesinin soluğunun kesilmesi için mücadele verdi. Hevesleri kursaklarında kaldı. Sürekli yaptıkları açıklamaları ile 28 Şubat kararlarının acımasızca uygulanmasının altyapısını hazırlıyordu. Tarih onları affetmeyecek. Tarih affetse de Allah affetmeyecek.
 Birkaç ay önce Beyazfil Binasının önünde ‘Beyazfil satılmasın’ eylemleri yapan Akademik Odalar Birliği’nin de onlardan farkı yoktu. Celal Bayar Üniversitesi acımasızca 28 Şubat’ın gereklerini yerine getiriyordu. İrticacı olarak suçladıkları kim varsa, acımasızca üniversiteden atılıyordu. Doçent ve profesör olmaları engelleniyordu. Üniversite başörtüsü yasağını eksiksiz uyguluyordu. Başörtülü kız öğrenciler kapı önlerinde bekliyordu. O dönemin Rektörü Tuna Taner’le elimden geldiği kadar mücadele ettim. Mahkemelik olduk. Bütün gazetecileri odasına aldığı, beni de güvenlik görevlilerinin nezaretinde üniversitenin dışına çıkarttığı günü hayatım boyunca unutmam mümkün değil. 
 “Bu ülkenin en büyük yobazı sensin ey Kemal alemdaroğlu” diye yazdığım köşe yazımı alelacele İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’na gönderen, ve hakkımda Basın Konseyinde şikayet başvurusu yapılmasını sağlayan zatta Rektör Tuna Taner’den başkası değildi. Şikayet savunmasında “Kemal Alemdaroğlu önüne gelen herkese yobaz diyor, ben de kendisine aynısını söylüyorum. Bu hakaret ise en büyük hakaretleri kendisi yapıyor” şeklindeki savunmam, aralarında Oktay Ekşi, Güngör Mengi, Mehmet Barlas’ın bulunduğu Basın Konseyi Yüksek Kurulu tarafından oy çokluğuyla kabul görmüş, şikayetin yersizliğine karar verilmişti. Bu da hayatımın şeref madalyalarından birisidir. 
Bu insanlık dışı dayatmaların zulümlerin uygulandığı günlerde CBÜ Muradiye kampüsü Fen Edebiyat Fakültesi, başörtüsü eziyetinin merkezi halindeydi.  Yüzlerce kardeşimiz günlerce üniversite kapılarında bekledi. Bugünlerde ilginç bir şey olmuş, Manisa’da 28 Şubat Hükümeti tarafından İl İnsan Hakları Kurulu oluşturulmuştu. Bu insan hakları kuruluna, ilk müracaatı yapan bir vatandaş olarak, Celal Bayar Üniversitesinde yaşanan başörtüsü eziyetiyle ilgili insan hakları ihlali işlendiğine dair müracaat dilekçesi vermiştim. Dilekçeyi görünce valilikteki memurların yüreği ağzına geldi. Almak zorunda kaldılar. Yaklaşık bir ay sonra aldığım cevap kısa ve netti. “ Celal Bayar Üniversitesinde insan hakları ihlali yapıldığına dair dilekçeniz, reddedilmiştir.” 
O dönemde bir Milli Eğitim Müdürü vardı Manisa’da. İsmi Mustafa Tokerdi. Tertemiz bir yüzü vardı. Görseniz bu adamdan, kimseye kötülük gelmez derdiniz. O dönemde zulmün merkezlerinden birisi de Manisa İmam Hatip Lisesiydi. Okulun kapısından asker eksik olmuyordu. Müdür yardımcısı olarak görev yapan babam Zeki Demir, başörtülü olarak sınıflara öğrenci almakta ısrar edince, hakkında soruşturma açılmış, soruşturmanın selameti açısından’da  Soma’nın Cenkyeri kasabasına sürgüne gönderilmişti.  Cesaretim vardı dedim ya… Gittim Milli Eğitim Müdürünün makamına… Dikildim karşısına.  Gözlerimin içine baktı… Sırıtarak, senin baban olabileceği “en güzel yerde diye” dedi.
Babam aylarca eziyet çekti. 4 çocuğundan ayrı bir şekilde İlhan Yahya Demirbaş hocamız ile birlikte Soma da öğretmenlik yapmaya devam etti.  Zamanın MHP milletvekili Mustafa Enöz, yardımcı olmaya çalıştı. Fakat başarılı olamadı. Dava açtık. Sağolsun Dava adamı Avukat Rıdvan İnan, babam için hukuki yönü güçlü bir dava dilekçesi hazırladı. Müracaat ettik. İdari mahkemeden de (atamanın, soruşturmanın geçiçi görevlendirme ataması olduğu için) olumlu yanıt alamadık. 
Artık çaresiz kalmıştım. Çareyi son bir kez daha, o dönemde Yeniköy’de ki Paladayı kadar, Milli Eğitimde sözü geçmeyen Vali Ecemiş’in makamına gitmekte buldum. Oda da sadece ikimiz vardık. Dedim ki “sayın valim bu işi birisi çözerse, o kişi sizsiniz. Bu Mustafa Toker denen adamı arayın ve bu haksız atamayı geri almasını söyleyin” dedim. Vali Ecemiş’in o çaresiz halini unutmam mümkün değil. Dedi ki “Vallahi benim sözüm geçmiyor. Beni dinlemiyor. Dedim ki”Siz, bu ilin valisisiniz ve bu adamda sizin emrinizde olan bir memur.” Israrlarım üzerine Vali bey’in de dayanacak gücü kalmamıştı. Telefonu kaldırdı… Milli Eğitim Müdürü Mustafa Toker’e “Bilal’in babasını merkeze al” dedi. Telefondaki Mustafa Toker, hala diretiyordu. “Efendim sıkıntı olur. Asker bu konuyu takip ediyor.” cümlelerini duyar gibi oluyordum. Vali bey “Olmaz bir sıkıntı. Bunun sorumlusu benim. Sana bir şey söyleyen olursa, benim kararım olduğunu söyle” dedi. Uzun ısrarlar sonunda, vali beyin ağzından, “tamam o zaman, ishakçelebi olsun” kelimesi çıktı ve telefonu kapattı.  Buna da şükür diyerek, teşekkür ederek odadan çıktım.  
Manisa Milli Eğitim Müdürlüğünde o dönem tarih boyunca en acımasız en haksız atamaların yapıldığı bir dönemdir. Milli eğitim, Manisa da 28 Şubat’ın ceberrüt yüzünün gösterildiği, insanların baskı ve tehdit altına alındığı bir kurum haline gelmişti. Belki de Manisa’nın yıllardır milli eğitimde yaşadığı başarısızların, temel nedeni de bu dönemde yaşanan haksızlıklar ve yanlış işlerdir. O adam Manisa’dan gidene kadar peşini bırakmadım. Bolu’ya tayini çıktı. Manisa o’ndan kurtuldu. Giderken de kendine yakışanı yaptı. Devletin resmi aracına, evinin eşyalarını yükledi. Evinin eşyalarını resmi araca yükletirken de oradaydım. Fotoğraflarını çektim. Haberini yaptım. Bolu yerel basınına kadar, haberi gönderdim. Bolu bu haberle çalkalandı. Bolu da onu tanımıştı. Kısa süre sonra orda da görevden alındı. 
28 Şubat döneminde Manisa’da korkusuzca bu süreçle mücadele insanlar vardı. Dönemin Fazilet Partisinin yöneticilerinin sesi çıkacak durumda değildi. 28 Şubat silindir gibi üzerlerinden geçmişti.  Dönemin FP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili ve şimdiki Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç, mücadele etmeye çalışsa da nafile… Şimdilerde sayfa sayfa hakkında güzel methiyelerde bulunan Manisa Basını, o zamanlarda sürekli onun öfke ile söylediği sözlerden, bir Türkiye gündemi çıkartabilir miyiz derdindeydi. Nitekim o dönemde Arınç’ın verdiği başörtüsü konferansın da sadece bir adet kameranın çektiği, “bayrak bez parçasıdır” konulu karalama kampanyasında, ana haber bülteni vermekten aciz televizyon kanalı, sabahtan akşama kadar saat başı haberler verdi. Bu haberlerde de Arınç’ın bu konuşmalarıyla ilgili olumsuz haberler verilerek, Türkiye de ve Manisa da bir sansasyon çıkarılmasının altyapısı hazırladı. Akşam olduğunda ise Manisa’nın ulusal gazete temsilcileri ile görüntünün satın alınması pazarlıkları başlamış, dolarlar ve marklar havada uçuşmuştu… Aradan yıllar geçmiş… Belki bir çoğu bunlardan pişman olmuştur. Kimsenin hatasını da yüzüne vurmak gibi bir niyetim yok ama kayıtlara geçsin diye yazıyorum. O yüzden olayların sadece bir kısmını, anımsatma yapmak amacıyla yazdım. Yoksa, 28 Şubatta dakika dakika ne olduğunu, kimin hangi ihaneti yaptığını, adımın Bilal Demir olduğunu bildiğim kadar biliyorum. Ama şunu da biliyorum ki, bu kabus günlerinde sokakları kan gölüne çevirmeden, insani haklarını arayan,  haksızlıklara boyun eğmeyen siyaset adamlarını biliyorum. O dönemlerde vakıflarda derneklerde sivil toplum örgütlerinde cesaretle, bu trajedilerle mücadele eden ve bundan dolayı mağdur olan insanlar vardı. Ben birebir gördüklerimin ve yaşadıklarımın bir kısmını yazdım. Allah hepsinden razı olsun. Cesurca kale gibi bu davayı savunan insanların isimlerini çok iyi biliyorum, fakat yazamıyorum… 
Neden mi ? Çünkü bu davada ter akıtmış, mücadele etmiş bir değerli insanın adını unutarak, gönlünü kırmaktan çekiniyorum.
28 Şubat döneminde Manisa’da yaşanan daha çok olaylar var. Gördüğümüz yaşadığımız çok hadiseler var.  Günün birinde Manisa da yaşanan bu olaylarla ilgili bir kitap yazmamız söz konusu olursa, şahitlerinin ağzından da çok daha geniş bir şekilde bunları yazarız. 
Sözün özü şudur ki; bu ülke geçmişte çok büyük badireler atlattı. İnsanlar nefret duyguları ile birbirleriyle karşı karşıya getirildi. Anlamsız kavgaların kazananı olmadı. Türkiye’ye yakışan Manisa’ya yakışan geçmişten ders alarak, birbirimizin dünya görüşlerine ve ideolojilerine, yaşam biçimlerine, saygı duyduğumuz bir ortamı tesis etmektir. Türkiye son yıllarda demokratikleşmede ciddi atılımlar yapmıştır. Eski Türkiye’nin izleri her geçen gün biraz daha siliniyor. İnanıyorum ki Türkiye’de artık insanlar birbirlerinin dünya görüşlerine ve yaşam tarzlarına saygı göstererek huzur içinde yaşayacaklardır. Hep birlikte toplumun bütün katmanlarıyla farklılıklarımızı zenginliğimiz kabul ederek, bir arada huzur içinde yaşamayı, birbirimizi sevmesek de saygı göstermeyi bilerek yaşamalıyız. Türkiye artık yeni ufuklara doğru yol alıyor. Geçmişte yaşadığımız acılarımız, geleceğimizin aydınlanmasının miladı olabilir.  Bu ülkenin bütün renklerini içinde muhafaza eden bir mozaikle, 20. Yüzyılın en güçlü ülkelerinden birisi olmak, ve geçmişte yaşadığımız bu tatsız hadiselerin bir daha yaşanmaması umuduyla…
Yorumlar (0)
17
kapalı
Namaz Vakti 27 Nisan 2024
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14