Manisa'da Bugün

İYİ Partili Köse’den Kadınlar günü mesajı

GÜNDEM

İYİ Parti Manisa Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekili Gökhan Köse, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir tebrik mesajı yayımladı. Mesajında kadına şiddete dikkat çeken Köse, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı.

İYİ Parti Manisa Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekili Gökhan Köse, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir tebrik mesajı yayımladı. Mesajında kadına şiddete dikkat çeken Köse, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı.

İYİ Parti Manisa Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekili Gökhan Köse, yayımladığı mesaj ile tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı. Köse, “8 Mart 1857'de yine ABD'nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesi ve 1908,1910 ve 1917’de meydana gelen olayların etkisi ile Dünya Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Dünya Kadınlar Günü kadın hakları hareketinde bir odak noktasıdır” diye konuştu.

Köse, açıklamasına şöyle devam etti: “5000 yıllık Türk tarihini incelediğimizde Hiçbir Türk dilinde cinsiyet ayrımı olmadığını görmekteyiz. Çünkü Türk kültüründe cinsiyetler arası ayrımcılık bulunmamaktadır. Ayrıca ilk şamanların kadın olduğuna ve bu nedenle kadın şamanların şaman topluluklardaki en güçlü ruhsal liderler olduğuna inanılmaktadır. Türk dillerinde ‘dayı’, ‘tagay’, ‘kufduk’ ve ‘teyze gibi ana tarafına ait akrabalık adlarının bulunmadına karşın baba tarafına ait akrabalık adlarının daha sonraki dönemlere ait olması Türklerin ataerkil yapıda olmadığının göstergesidir. Türk devlet yönetiminde Kağan’ın kararı,Hatun bu karara katılmadıkça geçerli sayılmıyordu. Ayrıca kaynaklara göre Türklerin önem verdikleri haklara, “ana hakkı” dedikleri ve bunu da “Tanrı Hakkı” ile eşit tuttukları görülmektedir. Orta Asya Türk devletlerininde kadının önemli hak ve yetkilere sahip olduğu şu örneklerle görülmektedir . İskitler'de, her kadının İskit erkekleri gibi savaşçı ve asker olarak yetiştirilmesi geleneği vardı. Bundan dolayıdır ki İskit'li göçebe kadınlar her savaşta erkekleriyle birlikte çarpışıyorlardı. Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete'nin hatunu imzalamıştır. Hunlar döneminden itibaren kadın-erkek ayrımı yapılmadığı ve kadın erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edildiğinden kadınsız hiçbir iş yapılmazdı. Hatta öyle ki kağanın emirnameleri sadece "Hakan buyuruyor ki‟ ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Gökalp bu durum “Eski kavimler arasında hiçbir kavim Türkler kadar kadın cinsiyetine hak vermemişler ve saygı göstermemişler” şeklinde izah edilebilmektedir. Yine Orhun Kitabeleri'nde yer yer “Hakan ve Hatunun Buyruğu” sözü ile başlayan ifadeler yer almaktadır. Bu sözler İslam öncesi Türk devletlerinde kadının yönetimde söz sahibi olduğunu göstermektedir. Türk kültüründe bu denli önemli yeri plan kadının diğer kültürlerde ise hak etmediği şekilde muamele gördüğü gerçeği vardır. Örnekleyecek olursak; Çinlilerde kadın, insan sayılmaz, ona isim bile verilmezdi. Çoğu zaman kız çocuklarına isim verilmez, "bir, iki, üç" diye çağrılırdı. Hayatı boyunca bir erkeğin nüfuz ve otoritesi altında bulunmak zorundaydı. İngiltere’de 11. yüzyıla kadar kocalar karılarını satabilirdi. Hristiyanlar ise; kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Kadınlar İncil’i okuma hakkına 1500’lü yollarda sahip olmuşlardır. İngiliz piskoposu Dour 1888 yılında Westminster Kilise’sinde vaaz verirken şunları smylemiştir; “Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”Eski Romalılar kadını her kötülüğün anası saydıkları için evliliği benimsemezlerdi. Eğer kadın kız doğurursa veya sakat çocuk doğurursa kocasının onu öldürme hakkı vardı. Kocası öldüğü zaman kadına miras kalmazdı. Kadının ev işlerini ihmal etmesi boşanma sebebi sayılmaktadır. Kadının mahkemeye gidişi ve şahitliği yasaktı. Cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri gerçeği de vardır.Kız çocuğa sahip olmak onursuzluk sayılmıştır. Hint anlayışında evlenmenin esas gayesi babaya varis olabilecek, babanın günahlarının affedilmesi için aile dinini devam ettirebilecek bir erkek çocuğa sahip olmaktır. Erkek çocuk aile için saadet, kız çocuk ise felaket sayılmaktadır. Eğer erkek kısırsa “karısının bir başkasıyla birleşmesine” müsaade ederdi. Dul kadınlar yeniden evlenemezdi. Ölen kocasının öbür dünyada da onun sevgisine ihtiyacı olduğu düşünülerek yakılarak öldürülürdü. Ölen kocasının üzerinde yakılan kadın, sadık ve saygı değer bir zevce olarak kabul edilirdi.”

Konuşmasının son bölümünde kadına şiddet çeken Köse, “Günümüzde Türk kültüründe görülmediği şekilde kadına şiddet vakaları olmaktadır. Kadınların sosyal hayata katılması, ev yönetiminde söz sahibi olmaları ve insan hakları çerçevesinde hiçbir şiddet ve aşağılanmaya maruz kalmadan hayatlarını sürdürebilmeleri için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına şiddet ve saygı temalarına dikkat çekmek istiyorum. Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum” diye konuştu.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.