Manisa'da Bugün

ÖZGÜR ÖZEL ÇOCUK MAHKUMLAR İÇİN TEHDİT EDİLDİK

GÜNDEM

Chp Manisa Milletvekili Özgür Özel Taraf Gazetesinden Güler Yılmaz'a çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 Özgür Özel'in Taraf Gazetesine verdiği röportaj şu şekilde;

Cezaevindeki çocuk mahkûmların sayısı 2 bini buldu. Çocuk mahkûmlar, özellikle Pozantı Cezaevi’nde yaşananların kamuoyuna yansımasıyla daha fazla dikkat çekti. Cezaevleri gerçeği CHP’nin 4 milletvekilinden oluşan inceleme komisyonunun çalışmaları ve yazdıkları raporlarla daha da görünür hale geldi.

Cezaevlerini İnceleme Komisyonu üyesi CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel ile özellikle çocuk mahkûmların durumunu konuştuk. Bugüne kadar 56 cezaevinde 113 ziyaret yaptıklarını söyleyen Özgür Özel, Pozantı macerasıyla başlayan ve bugüne kadar gelen cezaevi yolculuğunu Taraf ’a anlattı.

ESRARENGİZ TELEFONLAR GELMEYE BAŞLADI Cezaevleri içinde (Sincan, Metris, Tekirdağ, Kandıra, Bakırköy gibi) 6-7 kere ziyaret ettiğimiz yerler var. Komisyon kurulmadan önce Pozantı Cezaevi’yle ilgili bir haber çıktı. Orada bir şeyler oluyordu. Gidip bakalım dedik. Bakanlığa başvuruda bulunduk. Daha önce Silivri ve Tekirdağ cezaevlerine gitmiştik. Pozantı Cezaevi’ne giderken esrarengiz telefonlar gelmeye başladı. Grup başkanvekilimiz aradı ‘Adalet Bakanlığı rica ediyor ziyareti üç gün erteleyebilir miyiz’ diye. Sonra Bakanlık’tan telefon geldi; ‘Bu çocukların PKK’lı, KCK’lı olduğunu biliyor musunuz’ şeklinde. ‘Buraya gitmek, size zarar verir’ gibi örtülü bir tehdit vardı, bize derin devlet dayanışması teklif ettiler. Bunun üzerine daha hızlı gitmeye karar verdik. ‘İstanbul protokolü var, bu çocukları görüşmeye hazırlamak lazım’ deseler makul karşılanabilirdi. Biz, Pozantı Cezaevi’nde şunu öğrendik ki bu çocuklar 6-7 aydır seslerini duyurmaya çalışıyorlarmış. Pozantı Cezaevi’nde kalabalık bir grup, müdürler, savcı hepsi orada. Böyle bir şikayet var mı? ‘Var, ama o çocuklar tahliye olmuş’ dediler.


KOĞUŞ AĞALARI FİLMDE KALDI SANIYORDUK Pozantı’da da yönetim bu çocukları almış koğuş abilerine vermiş. Tatar Ramazan’dan beri koğuş ağalarını bilmiyorduk. Filmde kaldı sanıyorduk. Pozantı Cezaevi’nde gayriresmi bir koğuş ağalığı sistemi var ve deniliyor ki ‘Bu çocuk yanlışlıkla polis arabasına taş atmış; sana emanet ediyorum, üzme, bunlar aslında iyi çocuklar’. O çocuklara hayatı zehir ediyorlar. Bu çocuklara tecavüz edildiğini, her türlü iğrenç işin yaptırıldığını öğrendik. Buraya bir kere gittik, zaten biz gittikten 3 gün sonra kapandı. O gün şuna emin olduk: Bu çocuklara bir ön infaz yapıyorlar ve devlet bu çocukları gözden çıkarmış.

MÜFETTİŞLER BİZDEN ÖNCE GİTTİ Bize ‘3 gün bekleyin’ demişlerdi, gittiğimizde bir müfettiş bizimle yarışarak Pozantı’ya geldi. Aynı akşam bakanlıktan üç müfettiş daha talep edildi ve 3 gün sonra da cezaevi kapandı. Hep, tecavüze uğrayanlar taş atan çocuklar sanıyoruz ya, aslında PKK meselesinden veya taş atmaktan dışarı çıkan çocukları bir arayan var. Örgütün sağladığı bir avukat desteği var. İnsan Hakları Derneği bunların peşine gidiyor. Esas mağdur kimsesi olmayan, hırsızlıktan, gasptan, darptan içeriye girmiş çocuklar, aynı kötü muameleye tabi oluyorlar ama seslerini duyuramıyorlar. Biz gördük ki kötü muamele herkese var. Ama bir tek siyasilerin arayanı var. Çünkü diğerleri ya anne babaya ya sokağa gidiyor. Anne babaya anlatılabilecek şeyler değil bunlar, sokaktakinin de dinleyeni yok.

BAKANLIK POZANTI’YI YENİLGİ OLARAK GÖRDÜ Çocuk tutuklu ve hükümlülerle ilgili bir takım çalışmalar yapıyoruz. Önümüzde kendimizi bağlı hissettiğimiz İstanbul protokolü (bu çocukların psikolog gibi uzmanlarca görüşmeye hazırlanması gerekiyor) var. Adalet Bakanlığı, milletvekillerinin sadece şahsına izin veriyor. Biz protokole çoğunlukla uyulmadığı için, yüz yüze görüşmek istemiyoruz. Pozantı’da bile, bire bir görüşme yapmadık. Sincan’da da Bakanlık gerekli hazırlığı yapmadığından çocuklarla görüşemeyeceğimizi gördük. Adalet Bakanlığı bu noktada işbirliği halinde değil. Bakanlık Pozantı’dan sonra bize çocuk göstermek istemiyor. Bakanlık o protokolün arkasına sığınarak bizi çocuklarla yüz yüze getirmiyor. Protokolün de gereğini yapmıyor. İyi niyetli olsa bize psikolog desteği sağlar, sağlamıyor. Pozantı’yı kapattı. Adalet Bakanlığı bunu bir mağlubiyet olarak gördü.


“Kasten hamile bırakılıyorlar” İÇERİDEKİ çocukların çok büyük bir kısmı çok fakir ailelerin çocukları. Biraz da çok zengin ailenin çocukları var. Her iki kesimde de ailenin çok ciddi bir ilgisizliği var. Cezaevindeki çocuklar içinde siyasi suçlara bulaşanlar, dilendiriciliğe hırsızlığa özendirilenler, cinsel suç işleyerek girenler var. Ama bir grup var ki en hazini bunlar. Onlar annesinin suçuyla girmiş hatta çoğu da anne karnında girmiş. Buna sınır cezaevlerinde rastlıyorsunuz bir de Bakırköy Kadın Cezaevi’nde. Daha çok Güney Amerika’dan veya Afrika’dan geliyorlar; sevgilileri tarafından kasten hamile bırakılıyorlar. Sonra ‘İstanbul’a gel evleneceğiz’ veya ‘çocuğu aldıracağız’ deniliyor. Gelirken de onlara bilmeden uyuşturucu kuryeliği yaptırılıyor. İşte o çocuklar cezaevinde doğuyor. Böyle bir sürü çocuk var. Annelerinin karnında sınırda yakalanmış çocuklar meselesi. Türkiye cezaevlerinde böyle bir dram var.

“Ekvatorlu, Ganalı, Arjantinli çocuklar”
BAKIRKÖY Kadın Cezaevi’nde hâlâ unutmadığım bir yaşam öyküsü var. Kadının çocuğu belki doğduğundan beri ilk kez bir erkek görüyor ve ilk kez gördüğü bu adamın kucağına oturuyor. Sohbete başlıyoruz. Bu sohbetin sonunda o en masum haliyle “Sana birşey anlatayım mı?” diyor; anlat diyoruz. Anlattığı hikâye şöyle: “Bir çocuk, diğer çocukları sen koca kafasın, sen keloğlansın diyerek kızdırıyor. İşin ilginç yanı ise, bu hikâyeyi anlatan kız çocuğu Ganalı. Hikâyede sen koca kafalısın denen Arjantinli; Keloğlan dediği de Ekvatorlu. Bu hikâye bir Türkiye cezaevinde, Türkçe gelişiyor. Bakırköy Cezaevi’nde bir yabancı mahkûmun kızı bu hikâyeyi bana Türkçe anlatıyor.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.