Manisa'da Bugün

KELEPÇELENEN KADINLAR YAŞADIKLARINI ANLATTI

SİYASET

Manisa'da cemaate yönelik operasyonlar devam ediyor. Gözaltılar, tutuklanmalar ve baskınlar neredeyse her gün yaşanıyor. 

Yurdun dört bir yanında devam eden paralel yapı operasyonlarının en yoğun yaşandığı illerden biri de Manisa. Makul şüphe yasası gerekçe gösterilerek yardım derneklerine, eğitim kurumlarına yapılan baskınların ardından aralarında avukat, doktor, esnaf ve öğretmenlerin de olduğu vatandaşlar gözaltına alınıp tutuklandı. En acı uygulama ise 24 Kasım öğretmenler gününde yaşandı. Öğrencilerin gözleri önünde gözaltına alınan öğretmenler sağlık kontrolü sırasında kelepçelendi.

KELEPÇE EMRİ YUKARIDAN

Manisa'da gözaltına alınan başörtülü kadınların fotoğrafları yaşanan sürecin sembolü oldu.. Gözaltına alındıktan sonra hastaneye getirilen şüpheliler sağlık kontrolün ardından polis araçlarına binmek için dışarı çıkarıldı. Şüpheliler araçlara binmek üzereyken bir amirin talimatıyla polisler tarafından tekrar hastaneye yönlendirildi. Burada polislere şüphelilerin kelepçelenmesi talimatı verildi. Polislerin üzerinde kelepçe olmamasından dolayı, emniyet müdürlüğünden kelepçeler gelinceye kadar şüpheliler hastanede bekletildi. 

ÖYLE BİR DÖNEM Kİ İNSANLAR EVLERİNE ALINMIYOR

28 Şubat'ı da gördüklerini ama yaşanan sürecin katbekat daha ağır olduğunu belirten Mustafa Yerkazanoğlu, “Gazetelerin basılmasını gördüğümüz zaman ürkmüştük. Türkiye'nin en başarılı holdingi bir gecede gasp ediliyor, insanlar kendi evlerine alınmıyor” değerlendirmesinde bulundu.

GÖZÜMDEN KAN VE IZDIRAP DAMLIYOR

Mustafa Amca sözlerini şöyle sürdürdü: “Üç aydır uyumuyorum. Oğullarım aklımdan çıkmıyor. İki oğlum içerideyken benim dışarıda olmamın bir anlamı yok. Torunlarımın başında duruyorum. Gözümden dökülenler gözyaşı değil, kan ve ızdırap bunlar. Gelinime, oğluma takılan kelepçeler bizim ailemizin şerefidir. Çocuklarımın orada aldığı her nefes günahlarına kefaret olacak.

İTİRAFÇI OL KURTUL!

Gözaltına alınıp kelepçelenen kadınlardan Hamdiye Kaplan, “Tek tek birileri nezarethaneye getiriliyordu. Birbirimizi tanımadığımız için hiç konuşmadık. Mahkemeye çıkınca aynı soruşturmadan gözaltına alındığımızı anladık. Örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmakla suçlandık. Sorguda bana isimler okundu, bunları tanıyor musun diye, okunan isimlerden tanıdığım tek kendi ismim oldu. Bankaya neden para yatırdığım soruldu” dedi.

ÇOCUKLARIMI DÜŞÜNDÜM

Polis sorgusunda polisin itirafçı olması yönünde telkinde bulunduğunu belirten Kaplan şöyle devam etti: “Sorguda polis itiraf et kurtul dedi, neyi itiraf edeyim diyerek kalakaldım. Bankaya neden para yatırdığımı sordular. Sonra olay yerine gidiyoruz dediler. Bankaya gidiyoruz sandım ama parmak izi almak ve fotoğraf çekmek için emniyet müdürlüğüne götürdüler. Orada parmak izim alınırken numaralı fonda fotoğrafımı çekilirken çok kötü oldum, ağlamamak için kendimi zor tuttum.” Tutuklandığını ilk duyduğu an nasılsa suçsuz olduğu için birkaç gün içinde her şeyin ortaya çıkacağını düşündüğünü belirten Kaplan, “Tutukluluk kararını duyunca, çocuklarım aklıma geldi gözlerim doldu” ifadelerini kullandı.

MEZARDAN FARKI YOKTU

Cezaevine girince kendisini mezar konulmuş gibi hissettiğini belirten Kaplan, “Cezaevinde o kadar arandık ki, elle aranmak çok onur kırıcıydı. Aramızda ağlayanlar oldu. Kapı gıcırtıları, kilit sesleri eşliğinde koridorlardan geçerek kalacağımız koğuşa geldik. Geç saatte geldiğimiz için içeridekiler uyuyordu. Koğuşa girdik, yeterli sayıda ranza yoktu, bizler için yere yatak serildi. O kadar sorgu sualden sonra kapılar kapanıyor, izinsiz adım attırılmıyorsunuz, ölüm gibiydi. Bir geri dönüş yok, ailenizi özleseniz göremiyorsunuz” dedi.

PKK VE DHKP-C MİLİTANLARIYLA YAN YANAYDIK

Şakran'a geldiklerinde siyasi suçlu sınıfına alındıklarını öğrendiğini belirten Hamdiye Kaplan, “Şakran'da siyasi suçlularla diğerleri karıştırılmıyormuş. Üç koğuş vardı. İlk koğuşa DHKP-C'liler, ikinciye PKK'lılar, onların yanındaki koğuşa da bizi koydular” dedi.

KATİLLERLE EŞLERİMİZ YANYANA

Görüş için cezaevine gittikleri zaman çok ciddi üst aramalarına maruz kaldıklarını belirten Elif Ayyıldız, “Bunlar bu kadar mı tehlikeli görünüyorlar diye düşünüyoruz. IŞİD ve PKK'dan tutuklularla eşlerimiz yan yana. Kanımızın donduğunu o an hissettik. Teröristler ve katillerle eşleriniz yan yana” dedi.

İNSANLAR HUKUKA GÜVENMEDİĞİ İÇİN SESSİZ

Yapılanların cadı avı olduğunu belirten Hırçıner, “İnsanlar sessizler çünkü hukuka güvenmiyorlar. Suçsuz insanların kelepçelenmesine şahit oldular. Bankaya parayatırmak nasıl bir terör örgütü suçu olabilir?” dedi.

KELEPÇELEME OLAYINDA POLİSİ UYARDIK

Kelepçeleme olayında polisi hukuksuzluk yaptıkları için uyardığını belirten Hırçıner, “Hiçbir şiddet gösterilmemesine rağmen hukukçuların polisleri uyarmasına rağmen özellikle hanımefendilere kelepçe takıldı. Orada kendime değil diğer arkadaşlarıma üzüldüm. Ağlayan kardeşlerimiz oldu. Kaçma ve şiddet eylemi olmamasına rağmen keyfi olarak kelepçeler takıldı” ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE GÖZALTI

Trabzon'da ikamet eden K.A. Manisa'daki operasyon kapsamında evinde gözaltına alındı. Bank Asya'ya para yatırdığı gerekçesiyle tutuklanan dört kız annesi ev hanımı K.A. üç ay cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakıldı.

KÜÇÜK KIZININ GÖZYAŞLARI

Cezaevinde rahatsızlanınca hastaneye elleri kelepçeli götürülen K.A. bu durumun kendisini çok rencide ettiğini belirtti. Eşi Hüsnü A. “Sabah polisler eşimi almaya geldiğinde, vize tatiline gelen iki kızım ve küçük kızım annelerinin polis tarafından götürülmelerine şahit oldu. Küçük kızım ağladı. Bu kadar basit olmamalı bu işler. Bunun hesabını kim verecek” dedi.

GÖZALTINA ALINMASAYDI İKİ GÜN SONRA UMREYE GİDECEKTİ

Hüsnü A. açık ve kapalı görüş günlerinde eşiyle görüşebilmek için üç ay boyunca her ay en az dört veya beş defa Manisa'ya gelmiş. İki kızı İstanbul'da üniversitede, bir kızı Trabzon'da yatılı okulda kalan Hüsnü A., en küçük kızına ise hem annelik hem babalık yapmış. 24 Kasım sabahı TEM polisleri tarafından gözaltına alınan K.A. işlemlerin ardından uçakla İzmir'e götürülmüş. Eşiyle aynı uçakta İzmir'e gelen Hüsnü A., “Eğer böyle bir olay olmasaydı iki gün sonra, annesi ve teyzesiyle eşim umreye gidecekti. Annesi ile teyzesi gidip geldiler. Lisede yatılı kalan kızıma, açık görüşe kadar annesinin cezaevinde olduğunu söyleyemedik, annesini umrede bildi. Açık görüşe gelince durumu anlattık” dedi.

ANNESİNİN CENAZESİNE GİDEMEDİ

Tutuklu yargılanan F. Uygur cezaevindeyken annesi hayatını kaybetti. İzin alma süreci iki gün sürdüğü için annesinin cenazesine yetişemedi. Cenazeden iki gün sonra izin çıktı ancak cezaevi aracının ve görevlilerin masrafını karşılaması istendi. Dört bin lira masrafı ödemek şartıyla birkaç saatliğine babasıyla taziyeleri kabul etmesi önerildi.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.