“Siz iktidara geldiğinizde vatandaşlarımız bir tek katılım payı ödüyordu. Şimdi 10 çeşit para ödüyorlar. Bunlar;
-İlaç Katılım Payı (%10-20)
-Muayene Katılım Payı (5-12 TL)
-Reçete Ücreti (3 TL)
-Eşdeğer ilaç Fiyat Farkı [ilaç fiyatı-(en ucuz+%10)]
-Kutu Başına ilave 1 TL
-Özel Hastane fark ücreti
-Tetkik fark ücreti
-Erken Muayene fark ücreti
-Öncelikli Tetkik Ücreti
-İstisnai Sağlık Hizmeti
Bu 10 çeşit paranın bir kısmını hastanede bir kısmını eczanede ödüyorlar. Bir kısmı da maaşlarından kesiliyor. Sistem allak bullak bir hale dönüştü. Kimse sağlığı için cebinden ne kadar para çıktığını bilemiyor. Öyle bir durumdaki insanlar; bu paraları ödemek istemiyorlar. Ayrıca hadi bu parayı alıyorsunuz, ne ödediğini, kime ödediğini ve niye ödediğini bilmek istiyorlar. Ancak siz bunu da söylemiyorsunuz. Eczaneleri sağlık hizmetinin sunulduğu bir yer olarak değil vatandaştan tahsilat yapan birer vezne olarak görüyorsunuz.” dedi.
ÖZEL, konuşmasında SSK-Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’nın birleştirilmesi çalışmalarına AKP’den önceki Hükümet döneminde başlandığını, vatandaşın istediği hastaneden hizmet alabilmesi çalışmaları tam imza aşamasına gelmişken krizin patladığını, AKP gelince de bu konuda zaten bir beklenti oluşmuşken, isteyenin istediği hastane ve eczaneye gidebilmesi projesini hayata geçirdiğini söyledi. ÖZEL, AKP’nin daha önceden hayata geçirilmesi planlanan bu sistemin karşılığını fazlasıyla gördüğünü ama daha sonrasında AKP’nin sağlık hakkını ihlal ettiğini, insanların sağlığa ve ilaca erişimini gerileten uygulamalarla, her geçen gün biraz daha cepten ödemeleri artırdığını belirtti. ÖZEL yaptığı konuşmada doğru olanın; sadece prime dayanan, bir ay prim ödemeyenin hizmete ulaşamadığı, asgari ücretin 1/3’ünden fazla geliri olanın zengin sayılıp prim ödediği ve hastanın sabah kapıdan çıkıp akşam eve dönene kadar 10 farklı kalemde paradan oluşan engelle karşılaştığı ve sağlığı devletin vatandaşa sattığı bir hizmet olarak gören sistem değil, sağlığı en doğal insan hakkı olarak gören eşitlikçi ve sosyal bir sistemin olması gerektiğini söyledi. ÖZEL;
“Hükümet kimin elinden tuttuysa, elini veren kolunu kaptırdı. Eczacılar, doktorlar, diş hekimleri tüm sağlık çalışanları mutsuz. Bunun yanında işçiler, esnaf, emekliler, memurlar mutsuz. Açlık sınırı 900 lira, yoksulluk sınırı 2900 lira. Hükümetin çok iyi anlaştığı Türk-iş’in verdiği rakam bu. Dikkat edin günlüğü 30 liraya geliyor. Başbakanın söylediği 3 çocuğu yapan 5 kişilik çekirdek bir ailede bile kişi başı 6 lira’ya denk geliyor. Sadece yemek yeseler, öğün başına 2 lira düşüyor. Hapishanelerde verilen 4 liralık iaşe bedelini, 10 bin kişiye birden yemek çıkartılan yerde dahi yetersiz kaldığını Adalet Bakanı söylüyor. Siz 6 lira ile vatandaşa; çocuğunu doyur, giydir, okula gönder, büyüt, evlendir diyorsunuz. Hatta bunu da demiyorsunuz. Çünkü asgari ücret 900 TL değil, 700 TL. Sizin verdiğiniz asgari ücret açlık sınırın da altında. Vatandaş, asgari ücretle sırf yemek yese, 2 liraya karnını doyursa bile sadece 22 günlük beslenmesine yetirebiliyor bu parayı. İşçi emeklisinin aylığı ile 4 kişilik bir aile sadece 25 gün beslenebiliyor. Bağ-Kur emeklisinin aylığı 22 günlük beslenmeye yetiyor. Yani ülkemizde ortalama emekli aylığı 20-25 günlük beslenmeye ancak yetiyor. Ondan sonra çıkıp da “biz bu ülkede iktidarız, vatandaşımızın iyiliğini düşünürüz. Her iki kişiden birinin oyunu aldık” diye konuşmayın. İktidarınız oyu halktan alıyor, ama halka değil başkalarına hizmet ediyor. Bu böyle sürmez. İşte biz buna dur diyeceğiz!” dedi.