GELİR, GEÇER…

Yoklardan dağlar var…

Dünyaya geldiği ilk ana nispet yapan ağlamaklar var…

Gülmek var katıla katıla, ağzı kulaklara varıncaya kadar kahkahaya boğulmak var…

Sevinmek var uçarcasına …

Sonra bir hüzün havuzunda boğulmak var…

Sırtından vurulmak var hiç ummadığı anda en yakınları tarafından…Arkadan ittirilip tekme yemek var en güvendiklerinden hem de…

Omuzlarda taşınmak var “padişahım çok yaşa…” naralarını arattırmayan hamaset dolu övgüler ile…

Alkışlanmak var avuç içleri su toplarcasına riya yaya yaya…Sonra aynı insanlar tarafından yuhalanmak var recm edilmiş günahkarcasına…

Birleşmeler var sımsıkı, yumak yumağa bağlanmak var…Bir da soykırım yapacak kadar kendini kaybetmiş ağzı salyalı düşmancasına ayrılıklar var…

Her şey var hayatta…Hayatın her anında ve her köşesinde bin bir hikaye var, bin bir roman var…

Kareler var ardı ardına…Bakir yerler gibi hiç dokunulmamış temiz hayatlar var bir de her tarafı yağmalanmış her sahteliğe, bin riyaya kurban edilmiş, eğilmiş, bükülmüş, karakteri ufalanmış sonra bir rüzgarda uçup gitmiş hayatlar var…

Kale misali topa, mermiye, oka, mancınığa dik durmuş, içine ateş düşmüş, duvarı aşınmış karşı koymaktan ama hep dik durmuş, tacizkarın, saldıranın ömründen daha uzun adı yaşamış hayatlar var dik ve onurlu…

Doğrunun bir menfaat çarkında yakılmaya çalışıldığı, bin bir fesad kalbin harladığı ateşlerden doğruluğu ile yanmadan sağ salim çıkanlar var…

Hayat işte varlardan kalabalıklar ve yol tercihleri ile şaşırtan insanlar…

Gelir, geçer her şey elbette…

Kalan ya hoş bir sedadır yada bedduası mezar kabartan bir hatırattır…

Vesselam…