16-17 Mart 1988 tarihinde Irak’ta Saddam Hüseyin yönetimi tarafından gerçekleştirilen Halepçe Katliamı Manisa’da HAK-PAR İl Başkanlığı tarafından anıldı. HAK-PAR Manisa İl Başkanlığı’nda gerçekleştirilen anma programında katliamda ölenler izlenilen video görüntülerle de yad edildi. Sokak ortalarında, evlerinde birbirine sarılarak ölen kişilerin görüntülerinin insanlık dışı vahşeti yansıttığını söyleyen İl Başkanı Bedir Çınar, “Halepçe’de yaşanan katliamda çoğunluğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu 5 bin kişi kaçma fırsatı dahi bulmadan zehirlenerek ya da yanarak öldü. Doğanın da büyük ölçüde zarar gördüğü bu saldırıda çevre kirliliği yanında su kaynakları zehirlenmiş, kimyasal gazların etkisiyle on binlerce evcil hayvanın yanı sıra bütün canlılar telef olmuştu. Kullanılan kimyasal gazlar günümüze kadar takriben 50 bin kişinin ölümüne on binlerce insanın da sakat kalmasına sebep olmuştur. Şu bir gerçektir ki Halepçe’de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagazaki’nin 4 katıdır. Bu nedenle Halepçe Orta Doğu’nun Hiroşiması olarak tanımlanır. Torunu kucağında korumaya çalışan yaşlı dedenin görüntüsü ile Şivan Perwer’in Halepçe ağıtı yaşananları sembolize etmeye yetmektedir” dedi. Dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen katliamın sorumlusunun tek başına Diktatör Saddam Hüseyin ve ordusunun olmadığını ifade eden Çınar, “Gerek İran-Irak Savaşı sırasında gerekse savaştan hemen sonra Irak Ordusunun Kürt halkına karşı başlattığı saldırılarda kullanılan silahlar Batılı ülkelerden ve özellikle de ABD’den sağlandığını unutmayalım. Anti-emperyalist İran’a karşı Irak’ı destekleyen aynı ülkeler, kimyasal silah ürettiği gerekçesiyle Irak’a saldırmış Saddam Hüseyin yakalanarak Irak Yüksek Mahkemesi’ne teslim edilmiştir. Halepçe Katliamında Kürtlere karşı işlediği katliam suçundan yargılanmış ve Duceyil Davası’nda, insanlığa karşı işlenen suçlardan mahkum edilmiş, asılarak idam edilmiştir. 1 Mart 2010 yılında da Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe Katliamını soykırım olarak tanımıştır. İnsanlık trajedisi olarak tarihe geçen katliamı, Kürtlere kendi toprakları üzerinde özgürce yaşamanın yolu açılmıştır. Ödenen bunca bedellere ve 2 asırlık mücadeleden sonra Kürtleri kendi toprakları üzerinde Mesud Barzani başkanlığında federe bir yönetim oluşturmalarını saygıyla karşılamak gerekir. Önemli olan trajedilere meydan vermeden coğrafyamızın tarihi kodları ile uyumlu bir siyasi duruş sergilemektir. Bunun içinde 19. yüzyılın ideolojik dünyasında kalmış ulusçu, milliyetçi devlet paradigmasına takılmadan çağımızın çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı demokrasi anlayışına uygun bir devlet siyasal sistemi inşa etmektir” dedi.
