Bakan Çelik’in sözlerine tepki gösteren KESK Manisa Şubeler Platformu Dönem Platformu Sözcüsü Serpil Deniz, “Çalışma Bakanlarımız işveren gibi konuşmaya ne kadar da meraklılar hep gördük. Bir önceki Çalışma Bakanı Ömer Dinçer’in göçük altında kalarak ölen maden işçileri için ‘güzel öldüler’ gafı kolay kolay unutulmayacaktır. Şimdiki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in ‘Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok’ özdeyişi de klasikler arasında yer almaya adaydır. Asgari ücretin 773 TL olduğu bir ülkede çalışma hayatından sorumlu bir bakanın sözleri bunlar. Aslında gaf yok. Bakan bey doğru söylüyor. Milyonlarca insan 773 TL kazanıyor ve bununla yaşıyor. Bakan asgari ücrete mahkûmsanız onunla yaşarsınız diyor. Bakan, insanları 773 TL’ye mahkum ediyoruz onlar da bununla yaşamanın yolunu buluyorlar demeye getiriyor. Bu arada Bakanımız, psikolojik fiyatlandırmayı iyi kavramış ki, asgari ücreti de 800 TL’ye yuvarlayıvermiş. Yapılan araştırmalarda açlık sınırının 1.061 TL, yoksulluk sınırının 3.354 TL olarak belirlendiği ülkemiz koşullarında hükümet emekçilere açlık ve sefaletten başka bir şey sunmamaktadır. Kaldı ki Bakan asgari ücretin tespitine ilişkin yapmış olduğu açıklamada asgari ücretin işverenlerin rekabet gücünü arttıracak şekilde belirlendiğini itiraf etmiştir. Yani asgari ücretin düzeyinin hangi noktada olmasının çalışanlar açısından bir anlamı olmadığı, varsa yoksa patronların çıkarlarının esas olduğu bir kez daha ortaya konmuştur” dedi.
“Kabahat onlar da değil”
Çalışma bakanlarının birer işveren gibi konuşmasına alıştıklarını söyleyen Deniz, “Ama kabahat onlarda değil. Kabahatin büyüğüne sırça köşklerinde yaşayan ve işçilerin en temel hakları çiğnenirken sesleri çıkmayan uyumlu ve uslu yandaş sendikacılardadır. Asıl kabahat en büyük taşeron düzenini inşa eden bu hükümetin başbakanını yaldızlı davetiyelerle işçi toplantılarına davet edip alkışlatan yandaş sendikacılarda. Bu bakanlara siz cesaret veriyorsunuz. ‘Asgari ücret büyük para’ diyebilen bir bakan varsa sizin yüzünüzden bilesiniz. Böyle yandaş sendikacılar olduğu sürece bu bakanlar asgari ücretliyle daha çok dalga geçer. Bu asgari ücret ile emekçilerin ayın sekiz gününü aç geçirdiğini belirten DİSK Araştırma birimi ayrıca sağlık ulaşım eğitim gibi temel hizmetlere yapılan zamlar ile asgari ücretin alım değerinin düştüğünü ortaya koydu. On yıllık AKP iktidarı döneminde asgari ücretin %300 arttığını ifade eden Bakanın bu değerlendirmesi de gerçekleri yansıtmıyor. Yüzde 300 zam piyasalaştırma karşısında erimiş gitmiştir. AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılında asgari ücretle 7,1 adet çeyrek altın alınabilirken, bugün asgari ücretle ancak 4,7 adet çeyrek altın alınabiliyor. Bu da altın çapa olarak alındığında asgari ücretin reel olarak yüzde 34 aşındığını gösteriyor. Başka deyişle asgari ücret reel olarak 10 yıl öncekinin üçte ikisi düzeyinde bir alım gücüne inmiş bulunuyor. Asgari ücreti emekçinin insanca yaşabileceği bir seviyeye ulaştırmak noktasında bir gelişim için mevcut sistemin sınırlarının dışında başka bir gerçekliğe ihtiyaç var. Her şeyden önce emek kavramına sadece üretimin bir parçası gibi, yani hammadde, makine gibi bir mekanik kavram ile yaklaşmaktan kendimizi kurtarmalıyız” dedi.