Yaşantımızdaki bu köklü değişim, yeni imar planıyla olacak. Unutmayalım; imar planları şehirleri yeniler, yaşayanlarını değiştirir, bir yaşam tarzı ortaya koyar.
Yani biz kentli olacağız. “Kentli olacağız” cümlesini biraz açacak olursak; bu şu anlama geliyor. Şu an kentli değiliz. Bu doğru. Çünkü Manisa kent değil. Kentli olabilmemiz için planlı bir şehir ortaya koymuş olmamız gerekmiyor muydu?
Peki Manisa kent değil ise şu an ne olabilir? Cevap çok kolay. Manisa büyük bir köy. Çünkü Manisa’mızda önce plansız yapılaşma olmuş, sonra da bu yapılar ruhsatlandırılmış. Sonuç, bugün otoparktan ulaşıma kadar her şey sorun.
Kimse bir gün Manisa’nın 400 bin nüfuslu bir kent olacağını düşünememiş olmalı. Düşünselerdi günlük çözümlerle ilerleme yolunu tercih etmez, tıpkı organize sanayi bölgesinde olduğu gibi önce plan yapılır, daha sonra da binalar dikilirdi.
OSB’de otopark sorunu, yol sorunu, sel suları sorunu var mı? Yok. Ama şehirde var.
Size bir sır vereyim mi? Uncubozköy ve Güzelyurt Mahallesi neden güzel? Neden pahalı ve neden çok tercih ediliyor? Biliyormusunuz?
O bölgelerde önce imar, sonra binalar yapıldı da ondan.
***
Büyükşehir Kanunu çerçevesinde bütün Manisa yeniden planlanacak. İmar gelecek. İşin güzel tarafı bu iş kanunen zorunlu. Yani belediye başkanları ve meclis üyeleri iki yılın sonunda imar planlarını yapmazlarsa ceza alacaklar. Kum saati işliyor. İki yıldan üç ay eksildi bile.
Zaten Büyükşehir Kanunu’nun en çok beğenilen, hiç eleştirilmeyen bölümü de imar değil miydi? Oh ne güzel. İki yılın sonunda bir imar planımız olacak. Ama nasıl bir plan olacak? Bu önemli.
-Olsun en kötü plan bile plansızlıktan iyidir mi diyeceğiz, yoksa işi ciddiye alıp enine boyuna hesap yaparak mı yol alacağız?
-Kötü bir planla kendimize ve kentimize zulüm edip göz yaşı mı akıtacağız? Yoksa her şeyin daha kolay, daha hızlı ve daha kazançlı olacağı formülleri mi arayacağız?
-Yüzeysel mi düşüneceğiz, yoksa geleceği hesaplayıp ayrıntıya mı ineceğiz? İşte bütün mesele bu.
Siyasilerimiz isimlerini tarihe kazımak istiyorlarsa ikinci yolu seçmeliler.
Hasan Türek, Bülent Koşmaz, Mustafa Çapra, Hüseyin Elmalı. Manisalılar bu isimleri asla unutmuyor. Bu isimler Organize Sanayi Bölgesi ve Kenan Evren Sanayi Sitesi’ni önce planlayıp sonra da yapılaşmaya açan isimler. Şimdi çok daha büyüğü yapılıyor. Şehir planlanıyor.
Yeni planlanan alanlar olacak, revizyondan geçecek yerler olacak. Yeni planlar kolay, revizyon zor. Belki de bu işin püf noktası bu. Doğru revizyon, doğru kentsel dönüşüm demek.
Cengiz Ergün, Ömer Faruk Çelik, Mehmet Çerçi ve meclis üyeleri. Haydi işe başlayalım. Şu büyük köyü, Büyükşehir yapalım ve sizin de isminizi bu şehrin tarihine kazıyalım.
***
Az önce ayrıntıya inmekten söz ettim ya. İşte bu çok özel bir durum. İmarla ilgili işe başlamadan önce atılacak önemli bir adımın altını çizmek istiyorum. Demiryolu ve DSİ kanalı.
Geçen hafta davet üzerine Nurlupınar ve Akpınar mahallelerine gittim. Orada cana yakın, çözüm odaklı iki muhtar tanıdım. Onlar anlattı, ben not aldım. Bahsettikleri konu aslında sadece o iki mahalleyi ilgilendirmiyor. Horozköy’den Akpınar’a kadar 20’ye yakın mahallede on binlerce insan için hayat memat meselesi.
Demiryolu ve DSİ kanalı şehrin dışına taşınmadan imar yapılacak olursa; İmar Kanunu’na göre pek çok insanın evi, yeşil alan içinde kalacak. Kanun böyle, bu zorunlu bir durum. Kanunu değiştirmek akıl karı değil. O zaman Hindistan’daki banliyöler gibi oluruz. Trenler çamaşır asılan ev bahçe ve balkonlarına teğet geçer.
Daha da kötüsü hem demiryolu, hem kanal her yıl ölümlere yol açıyor. Hızlı tren gelirse iş daha da kötü olacak.
Öte yandan eğer bu iki unsur ortadan kalkmazsa imara itirazlar kaçınılmaz olacak. Çünkü ne muhtarlar, ne de oradaki vatandaşlar yapılacak yeni imar nedeniyle başka bir bölgeye taşınmak istemiyorlar.
DDY ve DSİ ikna edilecek, hayata uygun yeni projeler yapılacak. Belediye başkanlarına milletvekilleri de yardım edecek ve sonuç alacağız. AK Parti Milletvekili Selçuk Özdağ işe başladı. Diğer vekiller ve belediye başkanları da o bölgeye el atmalı. Sayın başkanlar; sinek, çöp, mal paylaşım polemikleri vatandaşın ilgisini çekmiyor, sadece yerel basına iyi malzeme oluyor. O kadar.
Henüz 16 – 17 yaşlarındaydım. Ersan Atılkan Ağabeyim öyle bir söz söyledi ki; sesi hala kulaklarımda.
“Evlat baştan çok iyi düşünelim ki daha sonra işimiz kolay olsun.”
Gerçekten de öyle. Bugünlerde bir şeyleri çok iyi düşünelim ki daha sonra işimiz çok daha kolay, çok daha hızlı ve çok daha fazla kazanacağımız bir zemine otursun. Benden söylemesi.
6 ay sonra Manisa’da kavga, gürültü istemiyorsak, bugün çok iyi düşünelim. Nasıl sivrisinek bataklık ortamında yetişiyorsa; anarşi, terör ve provakasyon da gecekondu ortamında iyi besleniyor.