Çiçeği burnunda Başbakan Davutoğlu, ‘çözüm’ süreciyle ilgili peş peşe ilgi çekici açıklamalar yaptı. Akil insanlar heyeti toplantısında, “Çok az silahlı unsurun çekildiğini biliyorduk, çözüm süreci zarar görmesin diye deklare etmedik” dedi. El Cezire televizyonuna verdiği röportajda ise, “Eğer sürecin muhatabı olan kesimler üzerine düşeni yaparsa önümüzdeki birkaç ay içerisinde istenilen noktaya gelinebilir” dedi.
Cumhurbaşkanı görünümlü Başbakan, Afganistan dönüşü gazetecilerle uçakta yaptığı sohbette gündeme ilişkin mesajlar verdi. “Son günlerde bir şeyler dolaşmaya başladı. Nedir o? PYD’ye silah desteği vermek ve PYD’ye verilecek silah desteğiyle IŞİD’e karşı burada bir cephe oluşturmak. Tamam da PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür. Bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan NATO’da beraber olduğumuz Amerika’nın böyle bir desteği, açıktan açığa söyleyerek bizden ‘evet’ ifadesini, yaklaşımını beklemesi çok çok yanlış olur, böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye de biz ‘evet’ diyemeyiz.” dedi. Teröristbaşı Öcalan ile ilgili olarak da, “Başmüzakereci, vesaire gibi böyle bir şey… Bunlar çok büyük tehlike, çok büyük yanlış.” dedi. Tam Erdoğan raconu kesti derken Obama’dan telefon geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kobani’ye yardım için peşmerge güçlerinin Türkiye topraklarından geçişine izin verildiğini açıkladı. Bir dış politika stratejisi olarak tak-şak yöntemi bir kez daha sergilendi.
ATATÜRK’ün kurduğu partinin genel başkanı ‘Dersimli Kemal’, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin sorularını yanıtladı. Dersimli Kemal, öğrencilerle sohbetinde, “Bizim için YPG terör örgütü değildir. YPG kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur.” dedi. Y-CHP teşkilatları özellikle Ege ve Trakya bölgelerinde Dersimli Kemal’in bu sözlerini afiş yaptırıp kent meydanlarına asmalılar.
"Vur de vuralım, öl de ölelim" sloganları MHP'nin, Devlet Bahçeli tarafından pasifleştirilen tabanının isyan haykırışıydı. Bir kısım MHP'liler ve ülkücüler, Devlet Bahçeli'nin kendilerini pasifize ettiğini, böylece alanın diğerlerine kaldığını sitemkâr bir şekilde belirtiyorlar. Sık sık dile getirilen, “MHP son sözünü henüz söylememiştir” cümlesi yaşananlara baktığımızda inandırıcılığını ve geçerliliğini yitirmiştir.